4) Ama X türü milyonlarca yıldır aynı, hiç evrim geçirmemiş.
“500 milyon yıl önce yaşayan hamam böcekleri keşfedilimiş.”
“300 milyon yıl önce yaşamış sölekantların günümüzde yaşayan bir örneğine rastlamışlar.”
“450 Milyon önceki köpek balıklarıyla şimdiki köpek balıklarının hiçbir farkı yok”
Ahh ahh ah. Evrim karşıtları silikant dedikleri bu balığı ne zaman evrime karşı bir argüman olarak sunsalar kendi ayaklarına sıkıyorlar.
Dünya üzerinde evrim yasasına karşı gelebilmiş tek bir canlı bile yoktur. İstediğiniz canlıyı inceleyin. Tek nesil değişminde bile evrimi mikro düzeylerde gözlemleyebilirsiniz. Tüm canlılar evrim geçirir bu bir doğa yasasıdır. Hatta canlıları bırakın virüsler, diller, kimyasallar, kültürler bile zamanla evrim geçirmektedir. Tabi biyolojik evrimde olduğu gibi diğer evrim çeşitlerinde de evrim her zaman gerçekleşmek zorunda değildir.
Fakat kimi zaman bazı türler çok yavaş evrimleşirken diğer türler çok hızlı bir şekilde evrimleşebiliyor. Evrimin hızını etkiliyen bir sürü faktör vardır bunlardan bazıları:
1) Jenerasyon Süresi
Evrim, nesilden nesile gen ve özellik dağılımlarının değişimidir. Jenerasyon süresi veya Nesil süresi ise iki jenerasyonun arasındaki yaş farkıyla hesaplanır. İnsanlarda bu yaş ortalama 28'dir. Çoğumuzun, ebeveynleriyle arasındaki yaş farkı 28 veya yaklaşık bir değerdir. Her 28 yılda insanlarda yeni bir kuşak, yeni bir jenerasyon oluşur. Fakat her canlılar insanlar gibi değildir. Galapagos kaktüsleri ortalama her 6 yılda yeni bir jenerasyon oluşturur. E. coli bakterisi ise 17 dakikada bir yeni jenerasyon oluşturabilir. Jenerasyon süresi kısaldıkça evrimin hızı da artar. Bunun sebebi üremenin her basmağında DNA eşlenir. DNA eşlendikçe mutasyonlar görülür. Bu da çeşitliliği arttırıp evrimin daha hızlı işlemesini sağlar.
2) Ekstrem Koşullar
Ekstrem koşullar altında olmayan bir ortamda doğal seçilimin gücü pek de fazla olmayacaktır. Fakat bir ekstrem koşul varsa doğal seçilim çok güçlenecek ve sadece adapte olabilenler yaşayacaktır. Buna en güzel örnek Alaska’nın Loberg Gölü’nde bulunan diken sırtlı balıklardır.
3) Üreme Çeşidi
Eşeyli üreme genetik çeşitliliği arttırıp nesillerin daha hızlı evrileşmesini sağlasa da eşeyli üreme jenerasyon süresini uzattığından genellikle evrimin hızını pek etkilemez. Fakat jenerasyon süreleri aynı olan 2 canlıdaki üreme çeşidi farklı olursa eşeyli üreyen daha hızlı evrimleşecektir.
4) Yatay Gen Transferi
Yatay gen transferi, bir organizmanın, ikinci bir organizmadan türemeden, o ikinci organizmaya ait genetik malzeme edinmesini sağlayan herhangi bir süreçtir. Buna karşın, dikey transfer bir organizmanın kendi atalarından (yani ebeveynlerinden) genetik malzeme edinmesidir. Bakteriler arasındaki antibiyotik direncinin yayılma hızını daha yeni nesile geçmeden görebiliriz. Bu da yatay gen transferinin evrimin hızında ne kadar önemli bir rol olduğunu gösterir.
5) Eşey Hücreleri Korunumu
Brachiopoda gibi sert kabuklu ve kapalı sistem gibi dışarısıyla fazla kütle, ısı alışverişi yapmayan canlıların eşey hücreleri de iyi korunur. Eşey hücrelerine fazla dış müdahale olmadığı için genellikle mutasyon geçirmezler. Fakat memeliler gibi eşey hücreleri dış dünyaya oldukça açık olan türlerde mutasyonlar sıkça gözlenir. Algler suyun altında radyasyondan kolayca korunduğu için 2 milyar yıl boyunca neredeyse hiç değişmemişlerdir. Akrepler ise kalın ve dış dünyaya kapalı kabukları sayesinde 350 milyon yıldır çok az türleşmişlerdir. Primatlarda ise primatlar dış dünyaya oldukça açık canlılar olduğu için 1 milyon gibi kısa bir süre zarfında yeni türler oluşur.
6) Yayılma Kabiliyeti
Farklı farklı ortamlarda yaşayan canlılarda tür içi çeşitlilik daima daha fazladır. Endemik türler mesela vombat gibi sadece Avustralya’nın küçük bir bölgesinde yaşayan türler daha az çeşitliliğe sahipken katil balinalar tüm okyanuslara yayılmışlardır. Bu da katil balinaların çeşitliliğinin vombatlara göre daha fazla olduğunu gösterir. Ne kadar fazla çeşitlilik o kadar türleşme.
7)Avcı-Av ilişkisi
Besin zincirinin en üstünde bulunan canlılar doğal seçilimi neredeyse kırmış canlılardır. İnsanlar, köpekbalıkları, şahinler, dinozorlar. Bu canlıları avlayacak başka bir canlı olmadığı için hepsi kendi ekosisteminde besin zincirinin en üstünde bulunurlar. Avcı baskısının kalkması doğal seçilimi zayıflatacağı için evrimi yavaşlatır.
Fakat besin zincirinin üst noktasında bulunsalar da Av baskısı bu canlılar için hala işlemektedir. Bu da hiçbir canlının doğal seçilimi tamamen kıramayacağı anlamına gelir.
Evrim’in hızını etkileyen faktörleri öğrendiysek şimdi gelelim iddialarımıza. Öncelikle şunu söylemek isterim ki her ne kadar mümkün olsa da 500 milyon yıl boyunca genom değişimi %1'in üstüne çıkmayan karmaşık bir canlı keşfedilmemiştir. 500 milyon yıl içinde ne ekstrem koşullar ne felaketler gördü bu Dünya. Türlerin %90'ı yok oldu. Bir türün 500 milyon yıl boyunca evrimleşmediğini söylemek açıkça gülünçtür.
Ayrıca dış görünüşten ata ve torun canlılar size aynıymış gibi gelse de genomları farklı olabilir. Hatta yazımızın başında bahsettiğimiz, evrim karşıtlarının her zaman kullandığı, 90 milyon yıl önce bile aynıydı dedikleri, sölekant örneğinde bile günümüzde bulunan canlı, atasından %1,3 farklıdır. Öyle küçük bir fark ki bu şempanzeyle insanın arasındaki farktan fazla(!)
Hiç kimse “200 milyon yıl önce yaşamış balıkla şimdi yaşayan balığın yüzgeçleri var, renkleri aynı, kılçık yapıları aynı diyerek bu iki canlıyı aynı türe koyamaz” Canlının genomu çıkarılır ve akrabalık ilişkileri öyle ortaya konulur. Yıllarca bu sadece dış görünüşteki benzerlikler sebebiyle bazı canlıları yanlış adlandırdık. Fok balığı bir balık, Dağ keçisi bir keçi, Yılan balığı bir balık, Kral Kobra bir kobra değildir. Genomik benzerliklerine baktığımızda akrabası sandığımız diğer canlılardan farklı tür olmuşlardır.
Özet
Kısaca herhangi bir üniversitedeki araştırmadan yola çıkmayarak sadece dış görünüşündeki benzerliklerden dolayı bu canlı evrimleşmemiş diyen demagoglara inanmayın. Her canlı evrimleşmek zorundadır. Evrim tek bir jenerasyon geçişinde bile çok düşük miktarlarda da olsa görülmek zorundadır. Evrimin yavaşlaması evrimin olmadığını göstermez.
Yazar: Birhan Bitane
Kaynaklar: